Türkiye’nin Kriz Sarmalı: Erken Seçim Tek Çözüm mü?

Türkiye’nin Kriz Sarmalı: Bir Yönetim Eleştirisi

Ülkemiz, kökleriyle toprağı ve havayı zehirleyen bir mantar misali, geleceğimizi ipotek altına alan bir iktidarın gölgesinde var olma mücadelesi veriyor. Bu atmosferde nefes almak, adeta plastik bir torba içinde soluksuz kalmaya benziyor. Bu yönetim anlayışıyla Türkiye’nin büyümesi, yeşermesi ve ilerlemesi mümkün görünmüyor.

Alevler ve Enkazlar Arasında Bir Ülke

Ormanlarımız, mevcut yönetimin derin umursamazlığının bir sonucu olarak alevler içinde kalıyor. Bu yangınlar, ihmaller denizinde boğulmakta olan bir ülkenin acı feryatlarıdır. Trajikomik bir şekilde, yangını söndürmeye çalışanlar engellenirken, felakete sebep olanlar kendilerini kurtarıcı olarak sunuyor.

Yıkım yalnızca doğayla sınırlı kalmıyor. Yaşanan depremler, binalarımızın ne kadar dayanıksız olduğunu bir kez daha gösteriyor ve yapılar domino taşları gibi devriliyor. On binlerce yurttaşımız enkaz altında çaresizce beklerken, hayatta kalanlara vaat edilen konutlar ise gerçekleşmesi zor bir hayalden ibaret kalıyor.

Batağa Saplanan Ekonomi

Ekonomi, bir bataklıkta çırpınan ve her hareketiyle daha da dibe batan bir tablo çiziyor. Vücudu saran bir tümör gibi yayılan enflasyon, toplumun her kesimini boğuyor. Bu çöküşün durdurulamamasının sebebi ise geminin kaptanlarının, rotayı bilinçli olarak kayalıklara çevirmiş olmasıdır. Bu gidişat, son sürat uçuruma ilerleyen bir aracın yavaşlatılmış kaydı gibi, her an sona biraz daha yaklaşıldığını gösteriyor.

Ameliyat Zamanı: Acil Seçim Çağrısı

Artık pansuman tedavilerinin işe yaramadığı bir noktadayız. Geriye tek bir çözüm kalmıştır: Acil bir cerrahi müdahale. Vücudu saran bu metastaz yapmış tümörün derhal kesilip atılması gerekiyor. Bu ameliyatın adı son derece nettir: Seçim! Bir an önce, derhal seçim!

Neden Erken Seçim Bir Zorunluluktur?

Bugün Türkiye için erken seçim, bir tartışma konusu değil, kaçınılmaz bir zorunluluk ve tarihi bir yazgıdır. Ekonomiyi yönetemeyen, ormanlarını koruyamayan, yangınlarını söndüremeyen, okullarını temel ihtiyaçlardan mahrum bırakan ve adaleti sağlayamayan bir iktidar, gerçekte neyi yönetmektedir? Eğer yönetemiyorsa, neden hala yönetimdedir? Hiçbir halk, yönetme kabiliyetini yitirmiş bir iktidara mahkûm edilemez.

Tarihimizin önüne konulan bu engeli artık yıkma zamanı gelmiştir. Yangınları suyla değil gözyaşlarımızla, enkazı iş makineleriyle değil çıplak ellerimizle kaldırdık. Bu bataklıkta daha fazla debelenmek zorunda değiliz. Cehalet, paslanmış bir zincir gibi bizi geriye çekerken, ezberleri bozma vakti gelmiştir. Hata yapmak bir lüks değildir; bu ısrarlı hatalar silsilesiyle daha fazla yol alamayız.

Geleceğin Sömürüsü: Eğitimdeki Metastaz

AKP iktidarı, emeği ve doğayı tükettikten sonra şimdi de en değerli varlığımıza, yani geleceğimize göz dikmiştir. Çocuklarımızın ve gençlerimizin eğitimi üzerinden geleceğimizi şekillendirmeye ve sömürmeye çalışıyor. Liyakatsizliğin, sahte belgelerin ve adaletsizliğin kol gezdiği bir ortamda, en büyük bedeli okullardaki öğrencilerimiz ve gençlerimiz ödüyor.

Eğitim, bir fidanı sabırla ve bilgiyle sulamaya benzer. Ancak mevcut durumda yapılan, eğitim tarlasına asit yağdırmaktan farksızdır. Yıllardır uygulanan tutarsız, parçalı ve bilimsellikten uzak eğitim politikaları nedeniyle hem zamanımız hem de geleceğimiz heba edilmektedir.

Toplumsal iyileşmenin ilk adımı şüphesiz eğitimden geçer. Bu nedenle, olası bir seçimden sonra ilk yapılması gereken, bu derme çatma eğitim anlayışını temelden değiştirmektir. Aksi takdirde, birbirini anlamayan, güvenmeyen ve bir toplum olma vasfını yitirmiş bir insan yığınına dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız.

Son Uyarı: Gerçeklik İğnesi

Artık yeter! Dedikodularla vakit kaybetmekten, psikolojik çöküntülerden şikayet etmekten vazgeçin. Cesur görünen korkaklardan olmayın ve fırtınanın ortasında çaresizce savrulan bir sandal gibi davranmayın. Ve en önemlisi, ayna karşısında kibirle şişirilmiş bir balona dönüşmeyin. Unutmayın ki en küçük bir gerçeklik iğnesi, bu sahte şişkinliği bir anda patlatmaya yeter.