Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili yeni bir ihlal kararı yayımladı. 8 Temmuz tarihli ve ‘Selahattin Demirtaş v. Türkiye (No. 4)’ adını taşıyan karar, Demirtaş hakkındaki tutuklama tedbirlerini konu almaktadır.
Bu gelişmenin ardından DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu harekete geçti. Komisyon tarafından, Kobani Davası çerçevesinde halen tutuklu bulunan HDP’nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin serbest bırakılması amacıyla Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne resmi bir başvuru yapıldı.
Tahliye talebi hakkında açıklamalarda bulunan DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Türkdoğan, son AİHM kararının öncekilerden nitelik olarak farklı olduğunu vurguladı. Türkdoğan, “Gelecek hafta yapılacak olan değerlendirmede Sayın Demirtaş’ın kesinlikle tahliye edileceği yönünde bir beklentimiz var,” dedi. Süreçteki muhtemel bir gecikmeye de işaret eden Türkdoğan, “Mahkemenin, usul hukuku gereği, tarafımızca sunulan gayriresmi çeviri yerine Adalet Bakanlığı’ndan kararın onaylı bir Türkçe tercümesini isteme ihtimali bulunuyor. Bu, birkaç günlük bir gecikmeye neden olabilir ve bu durum anlaşılabilir. Fakat mahkemenin, bu çeviriyi alır almaz Demirtaş’ı serbest bırakması zorunludur. Demirtaş hakkındaki tahliye sebeplerinin diğer tutuklular için de geçerli olması nedeniyle, onların da serbest bırakılması gerekir,” şeklinde konuştu.
Türkdoğan, AİHM kararının zamanlamasına ilişkin bazı çevrelerdeki yorumlara da değindi. “Tutuklulukla alakalı meseleler aciliyet gerektiren konulardır,” diyen Türkdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nedenle çeşitli çevreler tarafından farklı imalar yapılıyor. Süreçle ilgili AİHM kararının tam da bu haftaya denk gelmesi, bizim bu başvuruyu yapmamızı bir zorunluluk haline getirmiştir. Elbette biz onların tahliyesini her zaman talep ediyorduk, ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının bu zamana denk gelmesi lehimize bir durum oluşturdu. Hukukçular olarak biz de doğal olarak bu zamanlamadan yararlanmayı amaçlıyoruz.”