Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, İzmir’de son bir ay içinde meydana gelen orman yangınlarının endişe verici boyutlara ulaştığını bildirdi. Yaşar, “Son 1 ayda çıkan orman yangınlarında 26 bin 260 hektarlık bir alanın hasar görmesiyle İzmir’de yanan alan konusunda bir rekor kırıldı” şeklinde konuştu.
Ege Bölgesi, özellikle İzmir, Manisa ve Aydın gibi iller başta olmak üzere, çok sayıda orman yangınına sahne oldu. Bu yangınlar sonucunda pek çok noktadaki yeşil örtü tamamen küle döndü ve ormanlık araziler gri bir manzaraya büründü.
Prof. Dr. Doğan Yaşar, 2020 sonrasında başlayan ciddi kuraklık dönemine dikkat çekti. “Bu dönemin geleceğini öngörüyorduk. Eğer mayıs ve haziran aylarında yeterli yağış olmazsa, o yıl hem orman yangınlarının sayısı artar hem de kaybedilen alan miktarı yükselir. Türkiye çapında 2008’de 29 bin, 2021’de ise 139 bin hektar kayıp yaşadık. Bu rakamlar 2022’de 12 bin, 2023’te 15 bin ve geçen yıl 27 bin hektar olarak gerçekleşti. Geçen sene metrekareye 0,4 litre yağış düşerken, bu yıl hiç yağmur almadık. Toprak tamamen susuz kaldı ve nemini yitirdi. Bu durum, sıcak hava ile birleşince adeta bir çıra etkisi yarattı. Rüzgarın da devreye girmesiyle çok büyük bir alanı kaybettik. Sadece İzmir’de son bir ayda 26 bin 260 hektarlık alanın yok olmasıyla, kentte orman yangınlarında yanan alan rekoru maalesef kırılmış oldu” ifadelerini kullandı.
### TEMEL MESELE: KURALLARIN İHLAL EDİLMESİ
Prof. Dr. Yaşar, ormanlar üzerindeki baskının nüfus artışıyla doğru orantılı olduğunu vurguladı. Yaşar, “Dünya nüfusu 1960’larda 3 milyar seviyesindeyken günümüzde 8,2 milyara erişti. Aynı dönemde Türkiye’nin nüfusu 27 milyondan 85 milyona, İzmir’in nüfusu ise 1 milyondan 4,5 milyona yükseldi. Bu nüfus artışı, barınma gereksinimini de beraberinde getirdi. Süreç, kıyılardaki kaçak yapılaşmayla başlayıp bu bölgelerin daha sonra imara açılmasıyla devam etti. Buna ek olarak ‘2B sorunu’ olarak bilinen, vasfını yitirmiş orman arazilerinin imara açılması durumu var. 2019’daki Orman Şurası’nda, bu tür arazilere inşaat yapılması halinde yangın önlemlerinin alınması zorunlu kılındı. Ne var ki, temel mesele bu kurallara riayet edilmemesidir” diye ekledi.
### ÇÖZÜM ÖNERİSİ: YIL BOYU ORMANA GİRİŞ YASAĞI
Prof. Dr. Yaşar, mevcut durumda belirli zamanlarda uygulanan ormanlara giriş yasağının yeterli olmadığını ve bu kısıtlamanın tüm yıla yayılması gerektiğini savundu.
Yaşar, konuya ilişkin görüşlerini şöyle ifade etti:
“Sıradan bir vatandaşın ormanda bir işi bulunmuyor. Ekolojik olarak ormanda yeri olmayan tek varlık insandır; yalnızca orman köylülerinin girişine izin verilmelidir. Rusya gibi ülkelerde bu tür kısıtlamalar mevcuttur ve vatandaşların ormana girmesi yasaktır. Ormanlar, su kaynaklarını filtreleyen, doğal dengeyi sağlayan ve ekosistemin temelini oluşturan yapılardır. Ormanın olmadığı yerde yaşam da olmaz. Bunun yerine, ormanların çeperlerinde denetimli rekreasyon alanları yaratılabilir ki dünyadaki yaygın uygulama da budur. Yetkililerin bu alanlarda lüzumlu tedbirleri alması şarttır. Her ülkede orman yangını çıkabilir; ancak mühim olan bilinçli hareket ederek bu felaketleri engellemektir.”
### YANGIN RİSKİ SÜRÜYOR: SEZON DEVAM EDİYOR
İzmir’de bu yıl yangınlar nedeniyle kaybedilen alanın geçen seneye kıyasla devasa bir artış gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Doğan Yaşar, şu karşılaştırmayı yaptı: “Geçtiğimiz yıl toplamda 6-7 bin hektarlık bir kayıp söz konusuydu. Bu sene ise daha yangın sezonu sona ermeden 26 bin hektarın üzerine çıkıldı. Aradaki fark çok büyük. Türkiye’nin yıllık orman yangını ortalaması 9 bin hektardır. İzmir, tek başına bu ulusal ortalamayı üçe katlamış durumda.”
Yangınların çıkış nedenlerinde insan faktörünün ağırlığına işaret eden Prof. Dr. Yaşar, “Türkiye’deki orman yangınlarının %90’ı insan ihmali veya hatasından, %4’ü ise doğrudan kasıttan kaynaklanıyor. Örnek vermek gerekirse, kaynak işlemleri sırasında yangın söndürme tüpü bulundurma zorunluluğu olmasına rağmen bu kurala genellikle riayet edilmiyor. Benzer şekilde, fabrika atıklarının yönetmeliklere uygun bertaraf edilmesi yerine, yakılarak imha edilmesi gibi tehlikeli yöntemlere başvuruluyor” diyerek sözlerini tamamladı.