Erdoğan’ın Birlik Çağrısı ve Ümmetçilik Tartışması
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Müslümanları bir araya getirme hedefiyle Türklerin, Arapların ve Kürtlerin kardeşliğine yaptığı vurgu, önemli bir gündem maddesi oluşturmaktadır. Buna karşılık, CHP Genel Başkanı Özgür Özel‘in bu birliktelik çabasını “ümmetçi” olarak nitelendirerek eleştirmesi, PKK terörünün zayıflamasının ardından mezhepçilik ve ümmetçilik üzerinden yeni bir ayrışma yaratma gayreti olarak yorumlanmaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konudaki duruşunu net bir şekilde ifade etmiştir: “Biz Türk milletindeniz, Hazreti Muhammed’in ümmetindeniz. Ümmetin birliğini savunmak utanılacak bir suç değil, imanlı bir duruştur. Bundan onur duyuyoruz.”
Batı’nın Çifte Standardı ve “Menfi Ümmetçilik” Örneği
Sayın Özgür Özel’in hayranlık duyduğu ifade edilen İngiltere ve Batılı ülkeler, Hristiyan ümmetçiliğinin en bariz örneklerini sergilemektedir. Bu anlayış, Hristiyanlar dışındaki topluluklara yaşam hakkı tanımayan ve Siyonistlerle iş birliği içinde Müslüman kanı döken bir yapıya sahiptir. Ortadoğu, Asya ve dünyanın dört bir yanında yaşanan katliamlar, özellikle de Gazze‘deki soykırım, bu durumun en acı kanıtıdır.
Özgür Özel ve Negatif Ümmetçilik Eleştirileri
Özel’in, sıkıştığı her durumda halkı sokağa çağırması, bir tür “negatif ümmetçilik” olarak değerlendirilmektedir. Kendi kitlesini mobilize ederek toplumsal zarara yol açtığı iddia edilmektedir. Gezi olayları, bu durumun bir örneği olarak gösterilmekte; havaalanı, köprü, uydu ve yerli sanayi gibi projelere karşı çıkanların, “zulüm 1453’te başladı” sloganıyla Osmanlı ve İslam nefretini kustuğu bir eylem olarak tanımlanmaktadır. Bu olayların ülkeye yüz milyarlarca dolarlık zarar verdiği belirtilmektedir.
Ayrıca, Ayasofya’nın kapatılması, ezanların susturulması ve camilerin farklı amaçlarla kullanılması gibi tarihi olaylar, Batı’ya verilmiş sözler neticesinde işlenen menfi ümmetçilik eylemleri olarak görülmektedir. Savunulan laiklik anlayışının, inanç özgürlüğünü yok eden ve İslam düşmanı gruplarla ittifak kuran bir ümmetçilik olduğu ileri sürülmektedir.
Müspet Ümmetçilik: Kardeşlik ve Hoşgörü
Hz. Muhammed (sav)’in getirdiği müspet ümmetçilik, ırk ayrımını ortadan kaldırarak inanan herkesi kardeş ilan etmiştir. Buna karşın, Batılı güçlerin kendi refahları için Afrika’yı sömürerek kıtayı en karanlık talihine mahkûm ettiği vurgulanmaktadır.
Tarihten ve Günümüzden Örnekler
CHP’nin yerel seçimleri kazandıktan sonra “kimseyi işten çıkarmayacağız” sözüne rağmen, kendilerinden olmayanları işten çıkarması da menfi bir tavır olarak eleştirilmektedir. Tarihte ise Müslümanların tutumu farklıdır. Örneğin, II. Bayezid döneminde Yahudilere kucak açılması, Türk milletinin hoşgörüsünü göstermektedir; ancak bugün aynı topluluğun Gazze’de katliam yaparak nankörlük ettiği ifade edilmektedir.
Yazar, müspet ümmetçiliği bir ilacın terkibine veya arının yaptığı bala benzetmektedir. Farklı unsurların bir araya gelerek şifa olması gibi, İslam bayrağı altındaki Türk, Kürt ve Arapların birliği de bir güç oluşturur. Selahaddin’in ve Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethettiklerinde gösterdikleri adalet ve hoşgörü, bu anlayışın tarihi kanıtlarıdır. Müslümanların fethettikleri yerlere kan ve gözyaşı değil, barış ve adalet götürdüğü savunulmaktadır.
Geleceğe Dair Çağrı: Birlik Olmak ve Güçlenmek
Bizler, yapıcı, birleştirici ve yara saran bir müspet ümmetçilik anlayışına sahibiz. Pandemi döneminde Amerika ve Avrupa’ya bile yardım gönderen bir millet olarak, gittiğimiz her yere huzur götürdük. Batı ise gittiği her yeri sömürmüş, milyonlarca insanı katletmiş ve kadınlara tecavüz etmiştir. Tarihimizde ne Osmanlı’da ne de Selçuklu’da böyle bir leke bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, bir gün Gazze‘nin de yaraları sarılacak ve Siyonist zalimlerden intikam alınacaktır. O gün geldiğinde, zalimlere kesilen faturayı tüm dünya görecektir. Bunun için tek şart, birlik olmak ve müspet ümmetçilik anlayışıyla hareket etmektir. Bu hakikatleri yeniden hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a minnet duyulmaktadır.