15 Temmuz 2016: Türkiye Tarihinin En Kara Gecesi
Türkiye Cumhuriyeti, 15 Temmuz 2016 gecesi tarihinin en büyük ihanetlerinden ve tehditlerinden biriyle yüzleşti. Milletin “Peygamber ocağı” olarak gördüğü Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmış FETÖ/PDY mensubu bir grup terörist, halkın iradesine ve demokrasisine karşı kanlı bir darbe girişiminde bulundu.
O gece, milletin vergileriyle alınan tanklar, savaş uçakları ve silahlar, bizzat milletin kendisine doğrultuldu. Hainler, demokrasinin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombaladı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni hedef aldı ve vatanı korumakla görevli polis özel harekât merkezlerini vurdu. Silahsız sivil halka ateş açıldı, tanklar insanların üzerinden geçti ve gökyüzünden adeta ölüm yağdırıldı. Bu vahşetin amacı, anayasal düzeni yıkarak seçilmiş hükümeti devirmek ve ülkeyi dış güçlerin kontrolünde bir kukla rejime teslim etmekti.
Milletin İradesi ve Tarihi Direniş
Ancak bu karanlık ve hain plan, milletin sarsılmaz iradesine ve cesaretine çarparak başarısız oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla milyonlarca vatandaş, vatanını ve demokrasisini savunmak için meydanlara aktı. Halk, tankların ve silahların karşısında gövdesini siper ederek tarihte eşi benzeri görülmemiş bir direniş sergiledi.
Bu tarihi direniş, İstiklal Şairi Mehmet Âkif Ersoy’un o meşhur sözünü akıllara getirdi: “Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.” 15 Temmuz gecesi, bu duanın ne kadar anlamlı ve derin olduğu bir kez daha anlaşıldı.
Türkiye’nin Darbelerle Dolu Yakın Tarihi
15 Temmuz, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda yaşadığı ilk darbe sınavı değildi. Ülkemiz, daha önce de birçok kez askeri müdahalelerle kesintiye uğrayan bir demokrasi geçmişine sahiptir.
27 Mayıs 1960 Darbesi
Türkiye’de seçilmiş bir hükümet, ilk kez 27 Mayıs 1960 sabahı silah zoruyla devrildi. Demokrat Parti iktidarına son veren cunta, Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanını hukuksuzca idam etti.
12 Mart 1971 Muhtırası
12 Mart 1971‘de ordu, bir muhtıra yayımlayarak siyasete tekrar müdahale etti. Askeri vesayet altında kurulan hükümetler, ülkenin sosyal ve ekonomik gelişimine büyük darbe vurdu. İnsanlar düşünceleri nedeniyle baskı altına alındı.
12 Eylül 1980 Darbesi
12 Eylül 1980‘de ise Türkiye, tarihinin en sert ve kanlı darbelerinden birini yaşadı. TBMM feshedildi, anayasa askıya alındı, yüz binlerce insan gözaltına alındı ve ağır işkencelerden geçirildi. Darbenin lideri Kenan Evren’in şu sözü, dönemin acımasızlığını özetler niteliktedir:
“Asmayalım da besleyelim mi?”
28 Şubat 1997 Post-Modern Darbesi
28 Şubat 1997‘de ise ordu, “post-modern” olarak adlandırılan bir yöntemle demokrasiye müdahale etti. Seçilmiş hükümet, yoğun baskılar sonucu istifaya zorlandı ve “demokrasiye balans ayarı” gibi ifadelerle meşru siyaset alanı hedef alındı.
27 Nisan 2007 e-Muhtırası
27 Nisan 2007‘de ise Genelkurmay Başkanlığı web sitesinden yayımlanan bir bildiri ile siyasi sürece müdahale edilmeye çalışıldı. Bu e-muhtıra, vesayet zihniyetinin halk iradesine karşı direnişini bir kez daha gösterdi.
15 Temmuz: Bir Milat ve Unutulmaması Gereken Dersler
Geçmişteki tüm bu acı tecrübelerin ardından 15 Temmuz, Türkiye için bir dönüm noktası oldu. Önceki darbelerden farklı olarak bu kez millet susmadı, sinmedi ve kaderine el koydu. Tankların önünde duran, kurşunlara göğsünü siper eden bu kahraman halk, demokrasinin bedelini canıyla ödese de teslim olmadı. Bu nedenle 15 Temmuz, yalnızca bir darbe girişiminin bastırılması değil, aynı zamanda bir milletin topyekûn ayağa kalkışının ve kendi geleceğine sahip çıkışının sembolüdür.
Gelecek nesillerin bu ihaneti unutmaması ve o gece yaşananları doğru anlaması için bu gerçeklerin daima anlatılması tarihi bir sorumluluktur. Unutmayalım ki, unutanlar, tekrar yaşamaya mahkûmdur.